1990’lı yılların yarısında Clayton Christensen tarafından ünlenen yıkıcı inovasyon, uygulamada stratejik öneme sahip teknolojik bir yenilik türüdür. Yeni pazarlar bulma veya geliştirmenin, işlevsel yenilikler sunmanın yanı sıra, mevcut pazar bağlantılarını yıkma gerçeğinden hareket eder.
“Yıkıcı inovasyon” ilk olarak olumsuz bir kavram gibi anlaşılsa da bu inovasyon türü şirketlerin, markaların başarısını önemli bir şekilde etkileyebilecek niteliğe sahiptir. Distruptive innovation olarak bilinen yıkıcı inovasyon, bir pazar içerisinde var olan sistemi, işleyişi kökünden değiştirip, mevcut düzeni yıkıp yeni bir iş yapış şekli ortaya koyan -game changer- bir inovasyon türüdür. Günümüzde sıklıkla yanlış ifade edildiği üzere, son derece yenilikçi ve inovatif teknolojilerin hepsi “yıkıcı” değildir. Her yeni unicorn ve startup girişimi geleneksel şirketleri yerinden etmek için tasarlanmamaktadır.
Agresif pazarlama stratejisi ile benzer özelliklere sahip olan yıkıcı inovasyon, şirketin tüketiciye daha önce görülmemiş bir hizmet veya ürün sunması ya da aynı fonksiyonlara sahip olan bu ürün veya hizmetin daha ekonomik ve daha kolay ulaşılabilir bir hale getirmesi sonucunda gerçekleşmektedir. Yıkıcı yenilikçiliğin esas misyonu daha öncesinde o ürünü ya da hizmeti tüketmeyenlerin ortaya çıkmasıyla bir pazar oluşturulmasıdır.
Açığa çıkan devrimsel nitelikteki ekonomik, teknolojik ve hatta politik gelişmelerin kendinden önceki sistem unsurlarını geri plana atması ve zamanla devre dışı bırakması durumu olarak tanımlanan yaratıcı yıkım kavramıyla birlikte, yıkıcı inovasyon kavramını değerlendirildiğimizde şirketler; hem marka yönetimini doğru bir stratejiyle izlemeli hem de marka farkındalığı yaratmak adına doğru adımlar atmalıdırlar. Bu durum marka farkındalığı yaratarak, şirketin marka bilinirliğini arttırmasına ve pazarda daha fazla yer alabilmesine olanak sağlamaktadır.
Siyasi ortam, eğitim, altyapı, ekonomi ve bilgi üretiminin de dahil olduğu yaklaşık 80 gösterge incelenerek oluşturulan Wipo Küresel İnovasyon İndeksi 2021 sonuçlarına göre sırasıyla ilk beş; İsviçre, İsveç, ABD, Birleşik Krallık, Güney Kore olarak değerlendirilirken Türkiye; Malezya, Slovakya, Letonya ve Litvanya ülkelerinin hemen gerisinde 41. sırada değerlendirilmiştir.