Sosyal medya platformlarında ve haber sitelerinde gezinirken üst üste felaket haberleri gördünüz. Baş parmağınız bir yukarı kaydı, bir aşağı kaydı, sonra kaymaya devam etti ama haberlerin ardı arkası kesilmedi: Covid 19 varyantları, yangın haberleri, depremler, kadın cinayetleri, ırkçılık derken bir anda içinizi umutsuzluk, hatta biraz da öfke kapladı mı?
Peki bunu her gün yapar hale geldiniz mi? Hatta her sabah ve her akşam? Belki gün içinde vakit buldukça da sürekli felaket haberleri okumaya devam ettiniz. Tek seferde çok fazla olumsuz habere maruz kaldığınız bu duruma “Doom scrolling” yani “Felaket kaydırması” deniyor.
Algoritmalar ise ne okuduğunuzu tespit ediyor ve sürekli karşınıza aynı tür haberler çıkıyor.
Bilgiye olan ihtiyacımızdan beslenen felaket kaydırmaları her şeyin bizi endişelendirdiği kasvetli bir ortam yaratıyor ve bu haberlere tepki vermemek de sosyal medyadaki bazı gruplarca “duyarsız kalmak” olarak algılanıyor.
Kendini çaresiz hisseden insanlar “ne yapabilirim” diye düşünürken büyük markaların neler yaptığına da bakmak istiyor. Birey olarak bir helikopter alamayabilir ama yıllık cirosundan bir marka bunu yapabilir, diye düşünüyor ve markaların paylaşımlarının altına yazmaya başlıyor. Marka yanıt vermediyse ya da yazan insanları tatmin edecek bir yanıt vermediyse linç başlıyor.
Bazen markalar yeterince hızlı olamıyor, gündemi kontrol etmeden alakasız içerikler paylaşıyor ve o anda kendini umutsuz ve öfkeli hisseden insanların önüne gündemle alakasız bir içerik düşüveriyor. Ve burada da linç başlıyor.
Geçtiğimiz günlerde araştırma ve pazarlama platformu Pollective’in The Planner Co. işbirliği ile hazırladığı gündemde felaketler varken yapılan paylaşımlar ve bu paylaşımların sebep olduğu tepkiler hakkındaki “Toplum Duyarlılığı ve Kişisel Özgürlükler” araştırmasının sonuçları da bu konuda hayli ilginç sonuçlar ortaya koyuyor.
16-65 yaş aralığında Türkiye’nin her yerinden 1500+ katılımcının cevapladığı araştırmanın sonuçlarına göre;
- Katılımcıların sadece %9’u gündemde felaketler varken sosyal medya hesapları üzerinden yapılan kişisel paylaşımları saygısızlık olarak nitelendiriyor.
- 18-24 yaş arası gençlerin %6’sı sosyal medya üzerinden yapılan kişisel paylaşımlardan rahatsız olurken, bu oran 25 yaş üzerindeki kitleyi incelediğimizde %10’a yükselerek artış gösteriyor.
- Katılımcıların %34’ü Türkiye’de yaşadığımızı ve felaketlerin günlük yaşantımızın bir parçası olduğunu, bu sebeple paylaşım yapılabileceğini düşünüyor.
- Katılımcıların %30’u bu tarz paylaşımların tepki çekmesinin kişisel özgürlüklere müdahale olup olmadığı konusunda, duruma ve olaya göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
- Araştırma katılımcılarının yüzde 29’una göre bu dönemlerde kişisel paylaşımların devam etmesinin nedeni “Toplumun duyarsızlaşması”.
- Bu bağlamda yapılan paylaşımlara daha negatif yaklaşanların oranını toplamda %38 olarak çıkıyor karşımıza.
- Katılımcıların kalan % 62’lik kısmının ise daha nötr bir yaklaşım sergilediği görülüyor.
- %15’i ise hayatın devam ettiğini ve kişilerin paylaşımlarında özgür olduğunu ifade ediyor. Geriye kalan % 13 ise genel olarak kimin ne paylaştığıyla ilgilenmediğini ve buna karışmak gibi bir düşüncesinin de olmadığını belirtiyor.
Sonuçlar böyle iken markalara düşen gündemi doğru kanallarla ve tam zamanlı olarak takip etmek, mevcut gündeme göre paylaşım yapıp yapmamaya karar vermek oluyor.
Bireysel kullanıcılar olarak ise felaket kaydırmalarından mümkün mertebe uzak durmakta ve sosyal medya kullandığımız saatleri sınırlandırmakta fayda var.
Bu kadar olumsuz gündemin içinde sizi mutlu edecek ve gülümsetecek içeriklerle karşılaşmanız dileğiyle.