İster politika, ister sivil toplum, ister ürün ya da hizmetlerinizi tanıtmak için olsun; dijital iletişim “Bir topluluk (Community) yaratma” işidir. O toplululuk ile kurduğunuz ilişkinin biçimi ise başarınızı belirler.
Yenilenen ve millet ittifakı adayı Ekrem İmamoğlu’nun büyük bir oy farkı ile kazandığı İstanbul seçimleri sürecinde heyecanın en çok hissedildiği yerin sosyal medya olduğunu söyleyebiliriz. Gelin öncelikle adayların dijital topluluklarına rakamsal olarak bir bakalım.
Social Bakers ve Social Boom datalarına göre her iki adayın da “Resmi hesaplarla” sosyal medya aracı olarak; Facebook, Instagram, Twitter ve Youtube kullandıklarını söyleyerek başlayalım. Dijital haritalarına daha geniş baktığımızda hayran sayfaları, gönüllü grupları ile bu data derinleşecektir, ama adaylar doğru bir strateji ile en yoğun kullanılan sosyal ağları “Resmi” merkezleri olarak seçmişler. Snapchat- Pinterest – ya da Tick Tock gibi dikey ağlarda ise özel bir faaliyet göstermediklerini belirtelim. Burada neler yapabilecekleri, özel bir kitle ile ilişkilenmeleri için ağlardaki fırsatlar ise başka bir yazının konusu.
Ekrem İmamoğlu tek bir resmi hesap kullanıyorken, Binali Yıldırım’ın hem iletişim ofisi hem de resmi hesabı ile iki hesabının olduğunu da söylemek isteriz. Böylece adaylar arasındaki ilk farkı ortaya çıkıyor; bu durum söylem birliği ve dijital merkezileşme açısından İmamoğlu’nun kampanya boyunca bir adım önde olduğuna dair bir işaret olarak görülebilir. Bu kanallar aracılığıyla toplam ilişkilendikleri topluluk sayılarının ise; halihazırda Ekrem İmamoğlu’nun: 9.953.609 – Binali Yıldırım’ın ise 5.107.473 olduğunu belirtelim.
Sosyal medya topluluklarına ne kadar sürede ulaştılar, haftalık ne kadar büyüdüler?
Sosyal medya kanallarını detaylı incelediğimizde bütün ağlarda Ekrem İmamoğlu’nun rakibinden yüksek takipçi oranlarına ulaştığını görüyoruz. İmamoğlu, Instagram’da 5.426.033 – Twitter’da 2.817.552 – Facebook’ta, 1363.389 – Youtube’da ise 346.635; Yıldırım ise (Her iki resmi hesabın toplamı biçiminde) Facebook’ta, 299.487; Twitter’da 3.267.634; Instgram’da 1.368.023; Youtube’da ise 172.065 takipçisi var.
Adayların sosyal medya kullanımında ikinci farkı ise burada belirtebiliriz: Instagram. Ekrem İmamoğlu’nun Instagram rakibinin neredeyse 5 katı farka ulaşmasını dikkate alarak, bu durumun Instagram kullanıcılarının sosyolojileri ile ilişkilendirebilir, şehirli seçmene ulaşmakta Imamoğlu’nun daha başarılı olduğunu belirtebiliriz.
Ekrem İmamoğlu’nun Facebook sayfası büyüme rakamlarına baktığımızda 31 Mart sonrasında asıl büyümesini gerçekleştirdiğini görüyoruz. İmamoğlu’nun neredeyse 4 katı sosyal medya erişimine 31 Mart’tan sonra ulaştığını gözlemleyerek, seçim iptalinin seçmende nasıl bir etki yarattığına dair not olarak düşebiliriz.
Topluluk sayısı önemlidir ama etkileşim daha önemlidir.
Yaratılan dijital topluluğun sayısı bir veri iken, asıl önemli olanın topluluğunuzun sizinle nasıl iletişime geçtiği olduğunu unutmamak gerekiyor. Burada iki data üzerinden analizimizi yapabiliriz. Öncelikle etkileşim oranlarına bakıldığında birbirine yakın rakamlar gördüğümüzü belirtelim. Her iki rakip de sosyal ağların ortalama oranlarının üstünde bir etkileşim oranı göstermişler. Binali Yıldırım’ın iletişim ofisi hesabı Instagram’daki yüzde 12lik etkileşim ile en yüksek etkileşimi sağlarken, yüzde 10 ile onu Ekrem İmamoğlu takip etmiş, İmamoğlu diğer tüm sosyal ağlardaki etkileşim oranını rakibine göre yüksek tutmuş. Bir diğer data ise haftalık büyüme oranları. Örneğin İmamoğlu Twitter’da 158.495 kişi büyürken, Binali Yıldırım iki hesabının toplam büyümesi 55.866 olmuş.
Peki işin sırrı nerede?
İşin sırrı ise aslında basit, ama neredeyse her basit şey gibi yapması en zor olan da. Samimiyet… Çünkü tüm insanları içeren topluluklarda olduğu gibi dijital topluluklarda da samimiyet hissedilir. Bunun örneğine gelin, her iki adayın 23 Haziran seçimleri öncesi en çok etkileşim aldıkları içeriklere bakarak yapalım. 22 Haziran tarihinde İmamoğlu’nun içten bir dille Üsküdar’a teşekkürü ve eşiyle çay içtiği içerikler en yüksek etkileşimi alırken, Binali Yıldırım’ın “Benim adım Binali, yavaş konuşur, hızlı çalışırım” videosu en çok etkileşimi alıyor.
Bir seçimi arkada bırakırken sosyal medya
Internet penetrasyonu, sosyal ağ kullanımının hızla arttığı, sosyal medyanın günlük hayatın bir parçası olduğu ülkemizde ise artık sosyal medyanın hayatın her alanı için elzem olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor. Adaylardan ise kendi topluluğu ile en samimi ilişkiyi kurabilen kazanıyor.